1-DOMATESLERDE SULAMA ve ÇAPA İŞLERİ :
Can suyunun ıslattığı toprağın üzerine iki avuç kadar ince kuru toprak çekiliveririse nemin daha uzun zaman muhafaza edilmesi bakımından, fideler için faydalı olur. Dikimden 3-4 gün sonra domates parseli dolaşılır, tutmamış, zararlılar tarafından kesilmiş fideler varsa bu ocaklara tekrar dikim yapılır. Bu ara mümkünse bütün fidelere ikinci bir can suyu verilir. Her iki sulamada da yaprakların ıslatılmamasına gayret edilir. İkinci sulamanın yardımı ile normal olarak fideler tutmuş olmalıdır. Bunu sabahleyin fidelere bakınca yaprak uçları havaya doğru yükselmiş,gövdelerin dikleşmiş olmasından anlarız. İlk dikimden bir hafta on gün sonra parsele ilk salma sulama verilir ve toprağın tava gelmesi beklenir. Dikimin üçüncü haftası içerisinde mecrefe veya geniş yüzlü çapalar ile toprak hafifçe yumuşatılarak fidelerin boğazları doldurulur. Artık (havalar pek sıcak ve kurak gitmiyorsa) su vermede acele edilmez. Fideleri azdırmamak için çapa yapıp boğaz doldurma işlemine devam olunur. Bu şartlar ile fazla azıp boylanmak imkanını bulamayan fideler pişkinleşir, erkenden çiçek açmağa başlarlar ve çiçeklerini silkmeden meyve bağlarlar. Domates meyveleri nohut büyüklüğünü alınca gövdelerinin bir karış uzağından 10 cm derinliğinde bir halka çanak açılır ve içine 20 gr. kompoze gübre konarak toprak ile kapatılır. Bu işlemden sonra artık domates maktası bol salma su ile sıkca sulanmaya başlanır. Meyveler normal büyüklüğünü alıncaya kadar domateslerin altları kuru bırakılmaz. Bu müddet içinde toprağın tavlı zamanında bir, iki defa ot çapası yapılılabilir. Bu esnada domateslere tekrar boğaz verdilir. Meyveler normal büyüklğünü alıp gök yeşil renkleri hafifce açılmağa başlayınca sulama kesilir. Böylece meyvelerin biran önce kızarmaları sağlanmış olur. Birinci ağız mahsul hasadından sonra artık bütün maktaın sık sık sulanmasına devam olunur.
Genel olarak ilk defa çiçek göstermeye başlayan domates fidelerine, meyve bağlayıncaya kadar su verilmez, fideler arasında dolaşıp el veya çapa sallayıp örselenmez, hatta çiçek yaprakları dökülmemiş ise çapa dahi yapılmaz.
Her ocağa bir kürek dolusu çiftlik gübresi verilirse çok faydalı olur. Çapa ve çepinlerle ocaklar iyice karıştırılır. Biberlerde bitkiler arası mesafe domateslerde olduğundan daha az tutulur. Makinalı tarım uygulanmayacağı için sıra arası mesafe 40 cm ve sıra üzeri ise 50 cm olabilir. Dikimde, havanın bulutlu ve sakin (rüzgarsız) olması tercih edilir. Tohum bayiinden alınan fideler bekletilmeden dikimleri yapılarak can suyu verilir. Bütün diğer sebzelerde olduğu gibi, Biber dikiminde de acele edilmeli ve ılık can suyu kullanılmalıdır. Biber fideleri topraksız dikilseler bile patlıcan fidelerine göre daha kolay tutarlar. Dikimden 3-4 gün sonra herhangi bir sebepten tutmamış fideler yenilenirken, bu işle birlikte ikinci bir can suyu verilir. Bir taraftan da toprak tavı iyi ise ve yağmur engel olmayacaksa salma su için sıra araları hazırlanır. Zira biberleri asıl diriltecek ve gelişmelerini sağlayacak olan bolca salma suyun verilmesinde pek de gecikilmemelidir. Bu salma suyu dikimden sonra bir hafta içerisinde vermeye çalışılmalıdır. Dikimden itibaren bir ay geçinceye kadar biber maktaını kuru bırakmayıp sıkça sulamalı ve bir ay sonra toprağı tava getirerek ilk çapasını hafifçe vermelidir. Buradan da anlaşılacağı üzere aynı familyada olmasına rağmen, farklı türler olan BİBER; ilk ayında gelişimi için çok su isterken, DOMATES; ise sulamaya ihtiyaç duymadığı gibi verime yatması, fazla sulama ile engellenmektedir. Bir ayın sonunda yapılan çapa ile toprak yumşatılmış, kaymak kırılmış, otlar giderilmiş ve boğaz doldurulmuş olur. Bu süre içerisinde fideler yeter derecede gelişmiş olacaklarından eskisi kadar su verilmeyip, icabettikçe çapaya devam olunur. Bu suretle fideler azdırılmamış bir an önce çiçeğe yatmaları zorlanmış olur. İlk çiçekler görülmeğe başlayınca çapa işine de ara verilerek meyvelerin teşekkülü beklenir. Fakat fideler meyve bağladıktan sonra artık bütün maktaa sık ve bol salma su verilmesine başlanmalıdır ki meyveler süratle büyüsünler ve şekilleri muntazam olsun. Yeteri kadar sulanmayan biberlerde meyveler küçük ve şekilsiz olur.
3-PATLICANLARDA DİKİM,BAKIM İŞLERİ VE AZMA KAVRAMI :
Patlıcan fideleri, domates ve biber fidelerine nazaran çok daha nazlı olduklarından, sökülmelerinde kökleri zedelenmemeli ve mümkünse toprağı dağıtılmadan çıkarılmalı ve hiç bekletilmeden hemen ocaklara dikilerek bolca can suyu verilmelidir. Bu kadar özen gösterildiği halde bile bir kısım patlıcan fideleri 4-5 günde yapraklarını düzeltip canlanamaz. Topraksız dikilen fidelerin çoğunlukla bütün yapraklarını döktüğü ve sonradan yapraklandığı görülür.
Patlıcanlar, iyi işlenmiş, kuvvetli ve bol su alan topraklardan hoşlandığı için, dikimden sonra tutup gelişinceye kadar sık ve bol olarak sulanmak ister. Su isteğinde domates en az olanı denildiğinde biber ortada patlıcan ise en çok su isteği olanıdır. Fakat iyi gözlemeli ve çiçek açma devresine yakın sulamaya ara verilmelidir. Çapa ve boğaz doldurma ile vakit kazanılır.Çiçekden sonra ilk meyveler görününce, tekrar eskisi gibi sulamaya başlanır.
Patlıcan fideleri dikildikten sonra sulamalarına sürekli devam edilirse, önceden toprak da iyice gübrelenmiş olduğundan, patlıcanlarda anormal boylanma görülür. Buna karşılık az çiçek açar, açtığı çiçeklerini de döker, bu durumdaki patlıcanlar meyveye geç yatarlar, meyveler tepelerde ve seyrek olarak görülürler. İstihsal az olur ki buna bahçıvan dilinde azma denilir. Yapılacak iş; toprağı potaslı ve fosforlu kimyevi gübrelerle gübrelemek, her yağmurdan sonra toprak tava gelince hemen derince çapalamalı ve bu işi büyük çapalarla yaparak azan patlıcanların saçak köklerinin bir kısmını kesecek şekilde hareket etmelidir. Bu suretle potaslı ve fosforlu gübreler, patlıcan fidelerini meyve vermeğe teşvik ederken, derince yapılan çapa esnasında saçak köklerin bir kısmının uçları kesilmiş olacağından azıp çiçek silkme yerine FİZYOLOJİK DENKLEM dediğimiz, şahıs ve cins üreme denklemesi meydana gelmiş olur.
Patlıcan fideleri su,gübre ve güneşe fazla muhtaç olduklarından yerlerine dikildikten itibaren dipleri susuz bırakılmaz ve toprak tava geldikçe de 8-10 günde bir çapalanarak otlardan temizlenir. Toprak kabartılır. Yalnız yukarıda da ifade edildiği gibi fideler gelişip çiçek devresine yaklaşınca artık sulamaya ara verilir ve verilmelidir. Dikimden bu devreye kadar geçen zaman içinde herhangi bir mantar hastalığını önlemek için ilaçlama yapılmalıdır. İlk meyveler görülmeye başlanınca tekrar sulama işine geçilir.
Patlıcanlar, yaz başından sonbaharda havalar soğuyuncaya kadar mahsul vermeye devam ederler. Yalnız yaz ortasında; fidelerde bir yorgunluk, durgunluk, görülür ki bu devrede fazla çiçek açmaz, meyvelerini kaliteli olarak büyütemez olur. Yapraklar kocalmış, vazifelerini yapmakta tembelleşmişlerdir. Bahçıvanlar bu duruma (patlıcanlarda yaz durgunluğu) derler. Durgunluk sonucu verimsizleşen patlıcanları kamçılayıp, tekrar mahsul vermeğe zorlamak için bu zamanda budama yapılmalıdır. Budamadan maksat, fideleri gençleştirmek, yeni sürgün, genç yaprak verdirip yeniden bol çiçek açtırarak bunlardan mahsul almaktır.
Budama şöyle yapılır; gövdeden sonra meydana gelen kollardan 3-4 tanesi bırakılır diğerleri dipten tamamen kesilir. Bırakılmış olan kollar 4-5 göz üzerinden budanır ve budanan dallar maktadan dışarı taşınır. Budanmış olan patlıcan fideleri kükürtlü ve göztaşlı ilaç ile ilaçlanır. Budamadan ve mevsim sıcağından patlıcan fidelerinin müteessir olmamaları için hemen bol bir salma su verilmeli ve suyuna şerbet de karıştırılmalıdır ki, uyur gözler biran önce uyansınlar. Budamadan bir ay kadar sonra eski kocalmış fideler yeni sürgün ve körpe yapraklarla gençleşmiş olarak tekrar bol çiçek açıp mahsul vermeğe yönelmiş olurlar. Patlıcanlarda gençleştirme budamasını, kışları erken gelen bölgelerimizde tatbik etmek randımanlı olmamaktadır. Zira gözlerin sürmesi ile sürgünlerin yapraklanıp çiçeklenmesi ve meyvelerin meydana gelmesi için gereken süre yeterli olmamaktadır.
Bölgede son don ve kırağı tehlikesi geçtikten sonra tohum ekimi başlar. Fakat kabak yetiştirmeden maksadımız, para kazanıp işleri genişletmek ise bu takdirde, (turfandacılık) tesislerimizin yardımı ile tohumu erken ekip, fidelerimizi soğuklardan korumak sureti ile mahsul hasadını erken yapmak zorunluluğu vardır.
Kabağı turfanda yetiştirebilmek için, yurdumuzda çeşitli usullerle imkanlardan faydalanılır. Örneğin; kabak çekirdekleri kuru olarak ekilmezler. Bir gün önce ılık suda ıslanıp şişmeleri sağlandıktan sonra kısa zamanda çimlenecek duruma getirilir. Çoğunlukla çekirdekler ıslak bir torba içinde ve ılık bir yerde 3-4 gün kadar bekletilir. Bu müddet içinde çatlayıp, sivri taraflarından kısa bir kökçük gösterirler. Kabak tohumlarının bu çimlendirilmiş haline bahçeciler (Çengel) derler. Çengelleşen tohumlar saksı veya ocaklara ekilirlerse kuru tohuma nazaran daha kolay ve süratli geliştiklerinden, zamandan kazanılmış olur.
Kabak tohumlarını (Çengel) yapmak isterken fazla ısı ve nem sonucu çürütüp bozmamalı, kökçüklerin de fazla uzamasına meydan vermemelidir.
Şayet havalar henüz soğuk gidiyorsa, çimlendirilen tohumlar saksılara ekilirler. Bu saksılar, şüphesiz ki, sıcak veya ılık yastıklara yerleştirilir. Fideler büyümelerine burada devam ederler. Havalar ısınınca saksıdan alınarak toprağı dağıtılmadan ocaklardaki yerlerine dikilirler.
Çimlendirilen tohumların doğrudan doğruya ocaklara ekilebilmesi için havaların iyice ısınması, toprağın 10-12 dereceyi bulması icap eder. Aksi halde ısı düşüklüğünden gelişemeyerek çürüdükleri görülür.
Fideler daima güneşe doğru büyümek istediklerinden, ocaklar; bahçenin kabaklar için ayrılan bölümünün kuzey kısmına açılırlar ve fideler bu ocaklara dikilirler. 70x150 cm aralık ve mesafelerle fide dikimine başlanır. Sonradan, mevsim yağmurlarının azalıp, sıcaklıkların artması ile yani sulama mevsiminin yaklaşması ile 30 cm kadar genişlikte su harkları açılarak tahtalar meydana getirilebilir.
Fideler 3-4 yaprak olunca hafif bir çapa ile toprak kabartılır. Zararlı otlar temizlenir. Bu çapadan 3-4 gün sonra salma su verilmesi, fidelerin gelişmesi bakımından faydalıdır. Fakat bu sudan sonra, havalar sıcak ve kurak gitmiyorsa, sulamada pek ileri gidilmeyerek, çapa ile vakit kazanılır. Yaprakları koyu yeşil renk alan ve (azmağa) imkan bulamayan bodur kabak fideleri, erkenden çiçek açmak zorunda kaldıklarından, mahsul tutmaları da o derece erken olur.
Kabakgillerde erkek ve dişi çiçekler aynı bitki üzerinde, fakat ayrı ayrı yerlerdedir. Fide üzerinde önce erkek çiçekler ve sonrada dişi çiçekler açmağa başlar.
Kabak fidesinde her yaprak dibi tomurcuğundan bir çiçek meydana gelir. 1,2 ve 3 üncü yaprak diplerinde genellikle erkek çiçekler görülür. Bunlar meyve vermezler. Fakat gelişme ilerleyip gövde uzadıkça, yaprak diplerinde, asıl meyveleri verecek olan dişi çiçekler de görülmeye başlar. Bazen çiçek yerine yan dallar, (koltuklar) da hasıl olur. İyi bir çeşitten seçilmiş kabak fidesi; büyüme esnasında fazla koltuk yani yan dal vermez. Dipten itibaren dişi çiçek vermeğe başlar. Üzerinde erkek çiçek az görülür.
Kabaklardan bol ve kaliteli mahsül alabilmek için tecrübeli bahçıvanlar; kötü seçilmiş kabak fidelerinde oluşan koltukları küçük iken kesip atarlar bu işlem önemlidir.
Kabaklara, ilk çiçekler açıp meyveye dönmeden önce fazla su verilmez ise de, ilk meyveler görülünce artık bol ve sık sulama yapılır. Bu şekilde, ilk hız hasat bir ay sürer. Fakat bundan sonra bir duraklama, çiçek açmada bir tenbellik görülür ki, fideleri tekrar canlandırıp yorgunluk gidermek için, salma suya bol miktarda şerbet verilir. Kocalmış, çamurlanmış alt yapraklar da sapları ile kesilip atılır.
Yetiştirdiğimiz partenokarp(döllenmeye ihtiyaç duymayan sadece dişi çiçekler ile verime yatan) özelliğe sahip olmayan standart bir çeşit ise; ilk defa açan sarı erkek çiçeklerden ve gene aynı şekilde olan fakat diplerinde meyvesi görülen dişi çiçeklerin arı ve diğer vasıtalar yardımı ile döllenmesinden sonra artık bol ve sık sulamaya geçilerek meyvelerin normal büyümeleri sağlanır. Meyve bağlama zamanında hıyarlar susuz kalmağa hiç tahammül edemezler. Bakım aksarsa, gelişmenin duraksadığı, meyvelerin büyüyemediği ve eğrilip büküldüğü en önemlisi de acılaşmağa başladıkları görülür.
Kavun ve karpuzlar genellikle sulanmadan yetişrilirlerse de yaz ayları fazla sıcak ve toprak da fazla kumlu, zayıf ve kuru ise sulama yapılması gerekli olur. Sulanan kavun ve karpuzlar sulanmadan yetiştirilenlere göre daha gösterişlidir. Fakat su oranı artıp şeker ve aroma oranı azaldığından lezzet ve dayanmaları çok düşük olur.
Bostanlara su çoğunlukla üç defada verilir. Birincisi; kollar uzamağa başlarken, İkincisi; meyveler ceviz büyüklğünü alınca, Üçüncüsü ve sonuncusu; olgunluk devresinden biraz önce yapılır ki bu daha ziyade ikinci döllerin büyümesi içindir. Zamansız ve yanlış sulama; meyvelerde çürüme, yapraklarda hastalık yapar.
Bezelyeler, fazlaca soğuklardan zarar gördükleri gibi, sıcaklardan da hoşlanmaz, mahsul miktarı düşük olur, kalitesi bozulur. Bu durum göz önünde tutularak her bölgede tohum ekimi başka başka aylarda yapılır. Örneğin; Ege ve Akdeniz sahil sebzecilik bölgelerinde, Bezelye tohumları sonbahardan itibaren ekilmeğe başlanır. Sonbahar yağmurları ile çimlenip süren bezelyeler gelişerek erkenden mahsule yatarlar. Erken yetişebilen bezelye mahsulü hasat edilerek henüz kara kışın bütün şiddeti ile hüküm sürdüğü diğer bölgelerimize yollanır ve sonuç olarak iyi para kazanılır. Marmara sebze yetiştirme bölgesinde ise durum başkalık gösterir. Tohum erken olarak (Ekim-Kasım) da ekilebilir; kış yumuşak geçer de bezelyeler donmaz ise yetiştirici vakitlice, yani sıcaklar basmadan, yaz sebzeleri bollaşmadan piyasaya bezelyesini çıkararak mahsulünü iyi fiyatla satabilir. Bunun aksi olur, yani kış sert geçer ve bezelyeler donarsa; elindeki yedek tohumu hemen yeniden eker. Zamandan, iş gücünden kaybetse bile sonunda bir miktar mahsul almağa çalışır. Aynı bölgede kış sonunda da bezelye tohumu ekmek mümkündür. Fakat mahsul hasadı yaz başlarına rastlayacağından, yukarda da anlatıldığı gibi, mahsul miktarı az ve kalite de bozuk olur. Piyasada diğer sebzelerde bollaşıp ucuzladığından taze bezelye sürümü geç olur. Ancak çevre konserve fabrika ve imalathanelerine bir miktar satış yapılabilir.
Orta Anadolu kış soğukları daha da sert geçen yerlerde Bezelye tohumu kış sonunda, dondurucu soğuklar geçtikten sonra ekilir ve bölge ihtiyacını karşılamak üzere pazarlanır. Ekilen bezelye tohumlarının çimlenmesi için, toprağın +4 ile +18 derecede iken yapmaktadır. Demek ki bezelye tohumlarının çimlenmesi +4 derecede başlayabilmekte ve +18 dereceye kadar olan ısıda en iyi gelişmeyi göstermektedir. Daha sıcak mevsimlerde yetiştirmek için ancak serin iklim şartlarının hüküm sürdüğü kuzey yamaçlara tohum ekilmelidir.
Dekara 2 ton kadar gübre verilen toprak, ekimden önce derince sürülür, tırmıklanıp düzletilir. Pulluk veya daha uygun bir araç ile paralel çizgiler açılır. Çizgiler arası, bodur çeşitlerde 50-60 cm, yüksek boylularda 80-120 cm arası olmalıdır. Her 30 cm de çizgi içine 4-5 adet tohum atılarak ekime başlanır. Bir taraftan da el tırmığı veya çapa yardımı ile ekimi tamamlanan çizgiler kapanır ve ekim işi bitirilmiş olur. Dekara gidecek tohum miktarı (8-12) kilo arasıdır. Tohum ekiminden ortalama 3 hafta sonra bezelyelerin çimlenip sürdükleri görülür. Fideler 10 cm kadar boylanınca, toprağı havalandırmak, kaymak kırmak ve türeyen yabancı otları yok etmek için ilk çapa vurulur. Bu devrede bezelyeler pek nazlı olduğundan çapa ile zarar vermemeğe dikkat ister. 20-25 cm kadar boylanınca tekrar çapalanır ve seyreltme ile boğaz doldurması yapılır. Eğer yüksek boylu bezelye çeşidi ise ikinci çapadan sonra yanlarına 1-1,5 metre boyunda (çalı) – herek veya sırık dikilir. Bezelyeler sülükleri ile bu çalının kalın, ince dallarına sarılarak gelişmelerine devam ederler.
Bazı meraklı, titiz ve varlıklı bahçecilerin, sıralar üzerine tel veya daha iyisi kafes tel çekerek bezelyelerin bu kafes tellere sarmasını sağladıkları da görülmektedir. Bezelyeler bir müddet sonra, çeşidine göre değişiklikte: Beyaz, Kırmızı, Sarı, Pembe veya Mor renkte çiçeklerini gösterir. Kültür çeşidi iyi özellikteki bezelye çiçekleri genellikle Mor çiçeklidirler. Bezelye meyveleri ise bakla şeklindedir. Ve uzunlukları 5 -10 cm arasında değişir. Çoğunlukla 4-10 adet tohum taşırlar.
Bezelyeler mevsim yağmurları ve toprak neminin yardımı ile yetişirler. Fakat tohum ilkbaharda ve düze ekilmiş ise, havaların sıcaklaması ve toprağın kuruması hali göz önünde tutularak, sıralar arasına vakitlice su harkları açılmalı ve gereken zamanda, geç kalmadan, su salınarak mahsulün bozulmasına meydan verilmemelidir. Bu şekilde sızdırma olarak bezelyeye 1-2 defa su verilebilirse mahsul miktarı normal ve kalite de iyi olur.
Bezelyeler mevsim yağmurları ve toprak neminin yardımı ile yetişirler. Fakat tohum ilkbaharda ve düze ekilmiş ise, havaların sıcaklaması ve toprağın kuruması hali göz önünde tutularak, sıralar arasına vakitlice su harkları açılmalı ve gereken zamanda, geç kalmadan, su salınarak mahsulün bozulmasına meydan verilmemelidir. Bu şekilde sızdırma olarak bezelyeye 1-2 defa su verilebilirse mahsul miktarı normal ve kalite de iyi olur.
Memleketimizde Bakla tohumu, Kasım, Aralık, Ocak, Şubat aylarında, toprağın tavlı olduğu bir zamanda ekilmeğe başlanır. Kışları fazla soğuk ve sert geçen –Orta Anadolu- bölgelerimizde ise kış sonunda ekim zorunluluğu vardır.
Ekilen bakla tohumları, kış yağmurları ile çimlenip gelişmeğe başlar. Eğer bahar kurak gidiyorsa mecburen sulamak icap eder. Baklalar 10-15 santim kadar boylanınca ilk çapası çiçekten önce, toprak oturaklaşıp otlanmağa başlayınca da ikinci çapası vurulur. Bakla sıraları arasından hayvan çapası geçirmek daha ekonomik olur. Sıra üzerlerindeki otlar ise el çapaları ile yok edilir.
Şayet toprak kuvvetli gelmiş, ilkbahar yağmurları da sık düşmüş ise, baklalar az çiçek açıp fazla boylanmağa başlar. İşte bu durumda hemen –uç alma- ya başlamalıdır. Bunun için bakla sıra aralarına girilir ve uç kısımlar el ile tutulup koparılır. Fakat geniş ölçüde yapılan yetiştirmelerde bu işi kosa ile yapmak daha pratik ve verimli olur. Sonuç olarak baklalar boya kaçamaz ve kardeşlenerek kolayca çiçeğe yatar, bol mahsul verirler. Uç almanın diğer faydası da, siyah renkteki bakla bitleri ile mücadele edilmiş olmasıdır. Püseron dediğimiz bu emici bitler, baklaların körpe olan uçlarında ürerler. Vakitlice yapılan uç alma veya tepe biçmesi ile bu zararlının da çoğalması önlenmiş olur.
0 Yorumlar